ne zamandır bişeyler yazamamıştım. ilk zamanlar adaptasyon sorunu yaşadım, bu doğru. şimdi ise bikaç aydır yediğim sıcak ve güzel yemeklerle semirdim. o ilk heycanlı, atletik halimden eser kalmadı desem doğrudur. artık kaçış ikinci planda benim için. bir miskinlik çöktü üstüme. fasulyemi, rokamı, ebegümecimi, muzumui elmamı, kabağımı yiyip üstüne portisheadlar, pink floydlar, dead can dance lar, lunzlar dinleyince ister ismetez rahatlık giriyor içeri. artık ele alınınca yaptığım agrasyonları da bıraktım. bi ara sertaçı ısırır gibi oldum sadece köşeye sıkışınca ama o da içgüdüseldir dedik üstüne gitmedik pek fazla. şimdilerde boyumu uzatmaya bakıyorum bu dünyada daha fazla yer kaplayım diye, benim familya için boy önemli, hele kuyruk boyu. ne kadar tembelleşsemde şu kuyruk antremanlarını yapmam gerek.

Terusin Bacanya......

şu son yazdığım yazılara baktım da. yok usta kaçmaca filan artık zor geliyor. afedersin muzum önümde papayam arkamda. skim daşşağıma denk yani. buraya geleli bir ayı buldu. semirdim, rengim yerine geldi. kendimi yollara vurmak yerine artık buraya adapte olmayı seçiyorum. hayır arkadaş, yemeğimi gıdamı alıyorum, banyomu yapıyorum, temizlik desen bokumu topluyor sertaç, seviyor masajımı yapıyor, müzik desen dinliyorum portishead sevmeye başladım misal. deli miyim ben gideyim bu cennetten. ayrıca sertaç uyurken araştrdım internetten meksika bi skim değilmiş. oraya gitmekte hayal gibi zaten böyle kaçak yollarla. anlaycağınız ayaklarım yere basmaya başladı. bunda sertaçın geçen arkadaşlarıyla konuşmasına kulak misafirliğimin de etkisi var. iyice yetişkin olunca çiftleştircem filan diyor. geçenlerde iguana resimleri aradı dibim düştü zaten. bende kuyruk fetişzmi var. açtığı fotoğraflarda nasıl güzel kuyruklar vardı anlatamam hatunların. biraz zaman geçince o iş de tamam gibi. gider miyim ben artık.

Terusin Bacanya......

şansıma üç gündür hava kapalı güneşlenmeye çıkamıyorum, kaçış planım ertelendikçe gerginliğim artıyor. ne pis memlekete düştüm be. oysa küçükken babamın anlattığı kadarıyla bizim yaşadığımız topraklar hep sıcak ve güneşliymiş. babamı hayal meyal hatırlıyorum, çok küçükken ayrıldık onunla. annemi ise hiç göremedim. birazda sahibim sertaç denilen hıyarı anlatayım. şişko sakallı bi herif. okuyor sanırsam ama bi gün evde bi gün yok nasıl iş anlayamadım. neyse ki çok darmıyor beni arada eline alıp seviyor kaşıyor filan. kaşınma olayı güzel geliyo ne yalan söyliyim, hele deri değiştirirken sertaçın tırnağı uzamış pis ellerine ihtiyacım olacak. yemeğimi suyumu eksik etmez hakkını yemiyim. başka zamanda karşıma çıksaydı her şey farklı olurdu ama ben buraya kalıcı değiş gidici gözüyle bakıyorum, hele havalar bi açsın güneşe çıkayım.

Terusin Bacanya......

çalışmalarım devam ediyor. bana verilen yemlerden birazını kaçış yolunda kullanmak için kütüğün içine zulalıyorum. planım ise şöyle: evin güneş gören salonunda sertaç kemiklerim güçlensin diye beni yarım saat filan güneşin altına koyuyor. o da yanımda televizyon izliyor. yani kaçmak için yarım saatim var. sertaç televizyona yoğunlaştığ an hemen güneşin geldiği cam aralığından dışarı çıkıcam. ev 2. katta olduğu i.in yandaki su borularına tutuna tutuna aşağı incem ve gündüzleri tehlikeli olduğu için gündüzleri ağaçlarda saklanarak geçircem. geceleri ise mümkün olduğunca hızlı bir şekilde hareme gitmeliyim. tahminimce 3 günde hareme ulaşırım. ordan da antalya otobüsünün bagaj bölümüne sızmalıyım gizlice. ilk etapta sıcak ve nemli antalyanın güzel yeşilliklerine kaçmayı düşünüyorum. zorlu bir plan ama benim adım da ziya.

Terusin Bacanya......

her sabah sertaç uyurken kalkıp antremanlarımı yapıyorum. kafesimdeki kütüğe beş barfiksle başlamıştım bir haftada ona çıkardım. herşey güzel de sertaç denen adam çok haşır neşir olmya çalışıyor benimle. illa eline alacak sevicek kafamı filan, kaçamıyorum da yaba gibi elleri var. neyseki sabah 6 gibi kalkıyorum onun kalkması 11i buluyor, 5 saat rahatım kültür-fiziğimi yaparım, bi sıçarım rahat rahat mis gibi başlarım güne. kafaya koydum 2 aya kalmaz kaçıcam.

Terusin Bacanya......

ilk gecede nasıl uyuduğumu bilmiyorum, petşopun o sert ve bok dolu zemininden sonra burası o kadar rahat geldi ki. üstelik sıcaktı! sertaç saolsun ısıtıcımı eksik etmemiş kardeşim. bu adamı sevecektim herhalde fakat insanlara güvenilmeyeceğini çok önceleri anlamıştım. mesafeli olmak en iyisiydi. yeni evimde içerde dallar ve halatlar vardı. bu sayede her sabah antreman yapacak, güzel beslenecek ve bir kaç ay içinde kendimi güçlendirip firar edebilecektim.

Terusin Bacanya......

sonunda yeni evime kavuştum, petşopda geçen esaret günlerinden sonra rahat nefes alabildim. petşopta kıç kadar kafeste 30 kişi kalıyorduk, yalanım yok. birbirinin üstüne sıçan mı dersin kuyrukların düğümlenmesi mi dersin bi dolu pislik vardı. ayrıca bu tür yerlerde her türden iguanaya rastlayabilrsiniz, bazıları tehlikeli bazıları delidir. umarım bir daha düşmem mahpushaneye. neyse sonra kapıda sertaç denilen şişko adamın bizim kafese doğru gelidiğini gördüm. rahata ermem için, bu götübokluların arasından kurtulmam için iyi bir fırsattı. bi kere babam ithal bir iguanaydı, soyumdan gelen bir asillik taşıdığıma inanıyordum. bu rezil yerden benim çıkmam gerekiyordu. derin bi nefes alıp pozumu kestim sertaça. hiç kaçarı yok beni seçti tabi. kısa bir yolculuktan sonra kral dairesi gibi özene bezene hazırladığı kendi kafesime kavuşmuştum. ferah ve temiz bir mekandı, bir süre burda takılabilirdim.

Terusin Bacanya......